Merhaba
Günümüzün en önemli sağlık problemlerinden birisi de hastaların doktora başvurma sürelerindeki gecikmelerdir. insanlığın başlangıcından günümüze kadar olan süreçte hekime yada şifacılara başvuru sepelerinin en önde gelen şikayet AĞRI hissidir. ağrı duyusu tıp ilminin gelişmesinde hep en öncelikli yerini korumuştur. öyle ki tıp sanatını icra eden hekimler yada kadim ismiyle şifacılar ağrıyı tedavi etmekle ün kazanmışlardır. düşünsenize hiç bir sorununuz yok iken birden bire vücudunuz bir yerinde ağrı hissediyorsunuz. bu ağrı bazen hafifi şekilde başlıyor daha sonra giderek şiddetini arttırıyor yada ani ve şiddetli bir ağrı olarak ortaya çıkabiliyor. işte bu andan sonraki gelişen olaylar hayatınızıngeri kalan kısmında inanılmaz değişikliklere yol açabiliyor. örneğin; bir akşam aniden karnınızın sağ alt kısmında hifi şekilde ağrı başlamış olsun ve bu ağrı giderek şiddetini arttırsın. ilk yaptığımız şey genellikle beklemek kendini dinlemek olur ve fakat ağrınız geçmediği gibi artmaya başladı hatta kıvrandıracak kıvama geldi. artık geçmeyeceğini anladığınızda kalkıp bir hastanenin aciline gittiniz. sizi bir doktor karşıladı ve şikayetlerinizi dinledi, muayenenizi yaptı ve tetkiklerini istedi. ardından size karnınızın sağ alt kısmındaki ağrının çok ilerlemiş hatta patlamak üzere olan bir apandisit kaynaklı olduğunu ve acilen ameliyat olmanız gerektiğini aksi takdirde enfeksiyonun kana geçerek tüm vücudunuza yayılıp hayati tehlike oluşturarak hayatınızı kaybedebileceğinizi anlattı. siz de ameliyatı kabul ederek ameliyatınızı oldunuz ve hayati tehlikeniz ortadan kalkmış oldu. işte anlatmış olduğum bu senaryo dünyada bir günde milyonlarca insanda oluşabiliyor. bu hikayede ağrı duyusu oluşmasaydı muhtemelen hastaneye gitmeyecetiniz ve çok kısa bir sürede hayatınızı kaybedecektiniz. ağrı duyusu bu örnekte bir alarm bir işaret olarak karşımıza çıkmaktadır. başka bir örnek senaryo ile kronik yani geçmeyen ve size hayatı zindan eden ve hastalık olarak karşımıza çıkan ağrıdan bahsetmek istiyorum. herhangi bir sebeple hayatınızın bir döneminde baş ağrınız oldu ve bunu önemsemediniz. ağrınız bir süre sonra geçti ama bir kaç gün yada hafta sonra tekrar başladı ve bu sefer daha uzun sürdü. bir arkadaşınıza danıştınız ve basit diye tabir edilen bir ağrı kesici aldınız. ardından bir süre sonra ağrınız geçti ve bu duruma yine aldırmadınız. kısa bir zaman sonra ağrı ataklarınız daha sık aralıklarla ve daha uzun sürmeye başladıve ne yaparsanız yapın ne ilaç alırsanız alın geçmedi. artık bir doktora başvurma zamanı!!! baş ağrınızla ilgilenen aile hekimi, uzman hekim kim varsa hepsine gittiniz. bir sürü tahlil,tetkik yapıldı,röntgen, tomografi ve MR larınız çekildi. sonuç: size migren tanısı kondu bir sürü ve ölene kadar kullanacağınız ilaçlar verildi. bu hastalığınızın hiç bir zaman geçmeyeceğini ve ilaç kullansanız bile ataklarınızın devam edebileceği söylend ve nitekim öylede oldu. artık bir sürü ilaç alıyorsunuz ve haftada 2-3 kez olan çok uzun süren şiddeti azalsa da hiç geçmeyen baş ağrınız oldu. hayırlı olsun! artık gerek özel yaşamınızda gerek iş yaşamınızda günlük hayatta hiç bir şeye odaklanamayan bir insan haline geldiniz ve psikolojiniz bozulmaya başladı. hadi bakalım psikiyatriye... depresyon, uyku bozukluğu tanısıyla bir kaç ilaç da oradan aldınız ama hala ağrınızda bir nebze olsun azalma olmadı. artık ağrı kronik bir hal aldı hatta hastalık haline geldi. işte bu örnekte önemsemediğiniz o basit baş ağrısı nelere maloldu.
İşte ağrı bazen hayat kurtarıcı bir belirti iken bazen de yaşam kalitenizi oldukça azaltan psikolojinizi alt üst eden bir hastalık haline gelebiliyor. tabi ki bu örnekleri çoğaltabiliriz ama sanırım vermek istediğim mesajı anlatabildim. vücudunuzda bir ağrı oluştuğunda bunu mutlaka önemseyin ve doğru zamanda doğru kişiye, ki bu kişi mutlaka bir HEKİM olmalıdır, yada bir sağlık kuruluşuna başvurun. unutmayalım ki AĞRI KİMSENİN KADERİ DEĞİLDİR!
Sağlıcakla kalın...
